Saturday, February 28, 2009

A Complex World

Bayramlar, karnavallar aslında bu dünyanın çok ama çok az bir bölümünün yaşadığı yaratılan gerçeklikler maalesef...Bir de başka türlü yaratılan ama daha çok hayatımızın parçası olan acı gerçeklikler var, savaş gibi, açlık gibi, uyuşmazlık (conflict) gibi, inanç fanatizmi gibi...Bu asıl gerçekleri görmemize yardımcı olan  gerçek gazetecilerden ve de savaş muhabirlerinden birinin fotoğraf sergisindeydim geçtiğimiz hafta. 'A Complex World' by Sotiris Danezis...Danezis Yunanistan'ın önemli kanallarından MEGA'nın gazetecilerinden biri. MEGA'daki ses getiren savaş belgesellerini bizzat yerinden takip ederek hazırlayan kişi kendisi. Yunanistan'da çok popüler. Çünkü işini iyi yapan nadir insanlardan...

Sergi, 'photo journalism' mesleğinin bir parçası ve de uzakları, uzaklardaki gerçekleri yakınların ayağına getirip biraz düşündürme çabası...Irak'ta kalpli elişi kağıtları ile çocuklar tarafından yapılmış Saddam Hüseyin'in resmi, Amerika'da 'Mega Kiliseler' adı verilen alışveriş tarzı şeklindeki eğlenceli pazar ayinleri, Haiti'de duvara boyanmış, boyaları pul pul dökülmüş beyaz İsa portresinin önünde 7-8 yaşlarında zenci bir çocuğun hayata karşı bakışı,İran'da bir Cuma günü Tahran'ın en büyük salo nu olan Üniversite salonunda aynı anda secdeye gelmiş binlerce erkek, Kuzey Kore'deki bir bayram kutlamasında - bizim 19 Mayıslar gibi - binlerce jimnastikçi kızın arasındaki dünyada merkezin Kuzey Kore'yi göstermesi, nasıl bizim baktığımız dünya haritalarında Avrupa ya da Türkiye ortadaysa...ne komik değil mi...milyarlarca insan aynı dünyaya bakıp farklı şeyi görüyoruz...Bunlar sadece aklımda kalan çarpıcı karelerden bir kaçı...Hayatımızdaki fotoğraflar ve sergiler hiç bitmesin ama acının
resmi bir gün bitsin!


Şubat, Karnaval Ayı

Bugüne kadar bildiğim kadarıyla dünyanın en meşhur karnavalları Rio ve de Venedik Karnavalı Şubat ayında gerçekleştirilir. Bunlardan sonra bir de Yunanistan'ın Patras Karnavalı olduğunu öğrendim Şubat ayı boyunca. Aslında bu bir nevi Yunanlılar'ın 'Halloween' kutlaması şeklinde. Şubat'ın ortasında başlıyor ve de 2 hafta sürüyor. Bu süre boyunca tüm ülkede her gece çeşitli kostüm partileri var dışarda, evlerde...Çocuklar kostümle kapı kapı dolaşıyor vesaire...

Tabi bizim böyle bir geleneğimiz olmadığı için zaman zaman sadece Amerikan fimlerinde görüp bazen özenip kendi evlerimizde yapmaya çalıştığımız ama pek de kimsenin tam uymadığı - neden uyulmaz bilmem utangaçlıktan mı yoksa kostüm bulmanın zorluğundan mı? - daha sonralarında Avrupa ya da Amerika'ya okumaya, kursa vesaire gittiğimizde aslen görüp şahit olduğumuz bu kostüm partileri ilginç ve de eğlenceli geliyor. Çünkü şaşırtıcı bir şekilde burada herkes ciddi ciddi bir kılığa giriyor. Melek mi istersiniz, şeytan mı yoksa papaz mı ya da Arab şeyhi mi, arı mı ayı mı, ne ararsanız millet o kılığa girmiş geziyor. 

Asıl yürüyüşün yapılacağı ana karnaval bugün Patra'da başladı ve de asıl yarın en büyük geçit olacak. Maalesef ben gidememdim ama aşağıdaki linkten nasıl bir şeymiş bakabilirsiniz.
http://en.wikipedia.org/wiki/Patras_Carnival



Bu karnaval boyunca ben de bir iki partiye katıldım tabi :) Biri 1909 yılının İzmir'ini, Yunan adıyla Symrni'yi canlandırdığımız, Türkçe-Yunanca - Candan Erçetin'in albümündeki - tüm şarkıları söylediğimiz bir parti idi. Resimde beni Fransız mürebbiye ya da konaklarda yaşayan küçük Osmanlı çocuklarının piyano öğretmeni kılığında görebilirsiniz. :) Türkiye'ye geleyim size her ay temalı bir kostüm partisi ona göre!



İzmir partisinin yanısıra bir de 19 Şubat günü burada 'Tsikno pempti'yi kutladık. Bu et yenilen perşembe anlamında bir gün. Easter (Paskalya) dönemine kadar bu Ortadokslar da bir nevi oruç tutuyor, belli saatler ya da günler içinde et yemiyorlar. İşte onun başlangıcı olarak bu perşembe günü herkes evinde ya da dışarda şarapla bol bol bulduğu eti yiyor. Biz de maskelerimizle bir modern Yunan rembetikosuna et yemeğe gittik. Zaten öğrenci halimizle pek de et tüketmediğimiz için muhtemelen Paskalya tatiline kadar da çok tüketmeyeceğimiz için biz de oruçta sayılırız...

Thursday, February 26, 2009

Şikayet

Tepkiler alıyorum blog'uma sık sık yazmıyorum diye sevgili dostlarımdan haklı olarak...
Doğru söylüyorsunuz. Ben de burada gittikçe tembelleştim sanırım, Yunanlılar gibi rahatıma düşkün oldum :) Bu da işte bakınız burada yaşamanın getirdiği bir deneyim. Her gün her şeyin bir anda değişme, iptal olma ihtimali çok ama çok yüksek bu ülkede. Çünkü biraz fazla rahatlar ve de bu aslında Türkiye'de hergün koşturan bizlere azıcık ters hatta ilk başlarda sinir olacağımız düzeyde ters. Fakat zamanla işte ister istemez siz de daha rahat bir insan oluyorsunuz çünkü burada yaşıyorsunuz ve bu hayatın bir parçası olmuşsunuz...ama ben elimden geleni bundan sonra daha çok yapıp buradaki atraksiyonları daha çok post etmeye çalışacağım...